Popüler Yayınlar

3 Aralık 2010 Cuma

Selam;
Paylaşacaklarım bu kadar çok birikmişken bu kadar yoğun iş nerden çıktı arkadaşlar.Ama Ocak ayında duruşma olmayacak onu biliyorum o zaman hepsini ayrıntılı anlatırım diye düşündüm.Arada da yazarım tabikiii :-)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Nepalde güneşin batışı ve yine doğuşu

Nepaldeyiz.....Çok yorucu bir günün ardından Katmandu'dan Navargota çıktık.Akşam vaktiydi güneş battı batacak vardık Navargota.Bıraktık bavulları filan otobüste.Koşa koşa otelin çatısına çıktık.Himalayalarda Güneşin Batışını izlemek için.Soluk soluğa kaldım ama değdi.Ertesi günde sabahın 4:00'ü ayaktayız çünkü güneş doğarken himalayalardan biz uyanık olmalıyız.Çok zor olacak belki ama değecek biliyorum.
Hintli Kadın....Aç ekmek istiyor belkide o ekmeği yiyecek bebeğine süt olacak.Bu yüzdendi bebeğinin elini açması.Bilmiyorum o bebek istemeyi bilmezki elini açsın ama annesi onun elini açarak uzatıyor bize doğru, kendi elini açmaya utanıyor belkide.Belkide bebeğe daha çok acırız diye düşünüyor.Aç ama kadın işte renklere bulanmış, sahtede olsa takıp takıştırmış.Ayağında terliği yoktu,çıplak ayaktı ama ayak parmağında yüzüğü, bileğinde hal halı tamamdı.Kısacası açtı belki, sokaktaydı işte ama kadındı, beğenilme dürtüsü en az midesinin gurultusu kadar hissediliyordu ruhunda.
Kadın Olmak !!!!!  Dünyanın her yerinde zor kadın olmak ama Hindistanda bi başka zor sanki. Sanki bu kadar zorluğu renklere buluyorlar.Her taraftan renkler fırlıyor.Sarının en sarısı, kırmızının en can yakanı, yeşilin göz alanı....Renklerle soluk olan yaşamlarını perdeliyorlar belkide.Belkide siyah beyaz griden başka renk bilmeyen batı kadınına mutsuızluğuna inat mutluğunu vurguluyor.Kimbilebilir ki...

Hindistan

Hindistan gezisine çıkarken içimde endişeler taşımaktaydım, bununla birlikte ne olursa olsun gitmeliydim görmeliydim. Öylede yaptım..Her ne kadar bavulumda antibakteriyel ıslak mendiller, sıvı mikrop öldürücü solüsyonlardan oluşan bir koleksiyon vardıysada gittim.Aslında ben Çin'e gitmek istemiştim ama olmadı Hindistan'a gitmeyi bilinmeyen bir zamana ertelemişken bu uzun bayram tatilinde gidebileceğim tek yer Hindistan olmuştu.Ama iyikide öyle olmuş çünkü şimdi bunun bir tesadüf olmadığını düşünüyorum yaşamım içerisinde tamamlamaya çalıştığım boşluklarımın en çok doldurulduğu ülke oldu Hindistan.Kendimi daha bir önemsiz, daha bir bencil, daha bir hedenist hissettim önce sonra yeniden değer verdim kendime,yaşama  bakışım Hindista'a gitmeden öncesi ve sonrası olarak değişti artık. Çünkü yaşamımda dönüm noktası olabilecek bir yerdi.İnsanların aç olduğu, sokaklarda yaşadığı bir dünyada ne hırsızlık ne fuhuş var. Kemiklerinin üzerine deri giydirilen insancıklar ya pedal çeviriyor, ya tezgahta bir şeyler satıyor yapacak hiçbir şeyi yoksa da uyuyor. Aslında bence bu insanlar dış dünyadaki kirliliğe aldırmıyor, mühim olan iç dünyamızın ruhumuzun temizliği  der gibi insani değerler ehepimizden daha fazla yakınlar. Bize pis gelen şartlar onlara pis gelmiyor ama eğer ruhun kirlendiyse insanlığını kaybettiysen asıl kirlilik o, pis kokan, mutsuz eden o kirlilikti.Çünkü çok pis ortamlarda yaşıyorlar, açlar ama buna rağmen çalmıyorlar , ahlaksızlık yapmıyorlar ve en önemlisi sürekli gülümsüyorlar.Hindistan beni alt üst etti.Aslında nereden başlayacağımıda bilmiyorum okadar çok anlatacak şey varki! Ama beni en çok üzen adına rikşa(okunuşu bu yazılışı muhtemelen farklı) adı verilen arkasında iki kişinin oturacağı yer olan bisikletlerdi.Bisikleti kullanan hintli ise %100 esmer derisi ile kemikleri örtülen ancak deri ile kemik arasında hiçbir şey bulunmayan buna rağmen beni ve yanımdaki arkadaşımı pedal çevirerek gezdiren hintliler  içimi  çok acıttı.Bir ara arkadaşıma duruma çok üzüldüğümü söylediğimde ise farklı bir bakış açısı getirdi olaya ''eğer biz bu rikşaya binmezsek bu adam işinden olur para kazanamazki''dedi.Bu söz ruhumu rahatlatmadı ama inmedim rikşadan.Eğer bir yokuşa rastlarsa rikşa kullanan hintli zayıf adam, gülümseyerek  iniyor bisikletten ve yürüyerek çekiyor yolcularını.Off offf daha neler neler.Anlatacağım hepsini.İç sıkıntımı hafifleten tek şey o insanların bizlerden daha fazla mutlu olma ihtimalinin  yüksek olması.....

22 Kasım 2010 Pazartesi

tüm ezberlerimin bittiği yerdeydim.Çok Hindistan ....... ve birazda Nepal

Hindistan ve Nepal gezisine ilişkin anlatacaklarım o kadar çok ki. Ama şimdi değil çok yorgunum ve hala adaptasyon sorunu yaşıyorum.Şu ana kadar gezdiğim hiç bir yer bende bu etkiyi bırakmamıştı.Ama Hindistan çok başka, çok güzel, çok kötü, çok iç sıkıntısı, çok pis herşeyden çok bir ülke.Anlatacağım...

7 Kasım 2010 Pazar

İlk gördüğüm

İlk Türkiye'den çıkışım Yunanistan'aydı.Aslında zorunluluktandı birazda.Danimarka vize vermemişti malum o tarihte karikatür krizi vardı.Bir avukat olarak, artık neyim var neyim yoksa dosyaladım ev tapusu, araba ruhsatı, işyeri kayıtları ve hatta bir müvekkilimin bir günlük ödünç aktardığı miktarla yüklü bir tutar görünen banka hesap kayıtlarımla.Bana vize vermeyip kime vereceklerdi değilmi? O kadar emin gitmiştim Ankara'ya soğuk bir Kasım gününde.İzmir'de de başvuru yapamıyorsun işin kötüsü ya İstanbul yada Ankara'ya gideceksin eğer Danimarkaya girmek istiyorsan.Gittim Ankara'ya ve hatta yerlerin buz tuttuğu sabahın erken saatinde yere düşe kalka gittim başvurdum.Bana vize verecekler kesin bana vermezlerse kimseye vermezler değil mi? Ha bu arada Danimarkada yaşayan kuzenim 50.000,00 Kron teminat yatırdığına dair belge sundu ve bana davetiye gönderdi.Cevap bile verme gereği duymamışlar beyler,  arayıp öğrendik cevap retmiş.Pes edermiyim.Gidemedim o yıl ama ertesi yıl Yunan vizesi alarak gitmeye karar verdim.Ve öyle de yaptım.İşte Yunanistan'a gitme maceram böyle başladı.Transit geçmeyeyim madem ülkeye giriş yapacağım gezeyim bari dedim.Bu arada Shengen vizesi ile Yunanistana giriş yapmadan direktte gidebilirdim ama riske gerek yok.Önce Yunanistan oradan Almanya oradanda Danimarka.İlk kez çıkıyorum, yanımda hiç kimde turda yok kalbim küt küt ama yapmalıydım.Devamını sonra anlatacağım.İşte Yunanistan benim için böyle bir anlam ifade taşır ilk krişi kırışımdır.Sonra tutamadılar beni zaten.Hala yollardayım....

Biliyordum...

Çok küçük bir çocukken ve yaşadığım küçücük ilçeyle dış dünya arasındaki tek bağlantım kitaplarım ve hayal gücümken biliyordum.... Benim dışımda bir sürü insan var, herkes benim gibi kaygılar mutluluklar, endişeler ve hayaller taşıyordu, biliyordumki benim yaşadığım yerdeki evlerden farklı evler, farklı ağaçlar farklı yolların olduğu bir dünya var.Görmeliydim, hissetmeliydim ve bilmeliydim.Yıllar geçti bana yüzyıllar gibi gelen ve sonunda oldu.Yunanistan ile başladım içimdeki yolculuğuma aslında dünyayı gezmeye başlamıştım ama işin esası kendi iç dünyamda da bir yolculuğa çıkmıştım.Önemli zannedersin ya kendini hani sen herkesten farklısındır onlar anlamıyorlardır aslında sen dünyanın merkezisindir ve sen olmazsan dünya durur sanırsın ya işte gezdikçe gördükçe o kadarda önemli olmadığımı ve hatta dünyanın heryerinde milyarlarca insanın kendisini benim gibi zannederek yaşadığını gördüm ve kendime döndüm sandığım kadarda önemli değilmişim ama şunu da anladım bir o kadarda önemliyim ben olmazsam dünya olmazmış evet.Ama sadece benim dünyam olmazmış diğer dünyalar aynen devam edermiş dönmeye.Gezdikçe, gördükçe, tanıdıkça milyarlarca dünya keşfettim ve asla çıktığım bu yolun bitmeyeceğini.Bitmeyen yolu sevdiğim insanlarla beraber devam etmek adına açtım bu sayfayı malum  uzun yol yalnız çekilmiyor.Hem yol boyunca gördüğüm güzellik ve çirkinlikleri beraber paylaşırız fenamı..